2024 yılının ilk ayındayız, bu yıl için biriktirdiğimiz bir sürü dileğimiz var
ve ben inanıyorum ki, bir yola çıktığın zaman illa o yolda hayallerinle
karşılaşıyorsun. Çok sevdiğim, hatta baş ucuma astığım bir söz var
“Başarı; sahip olduğun yeteneklerle ne kadar ileri çıkabildiğinle ölçülür”.
Madem takvimde yılın ilk yapraklarını koparıyoruz, hem yeteneklerimizi,
hem gücümüzü, hem inancımızı keşfedeceğimiz, kendi yolculuğumuza
çıkabileceğimiz bir yıl diledim. Günümüzde çoğumuz ya yetenekli ya güzel
ya da şanslı, çok az kişi yeteneğin çalışarak parlatıldığının öneminin
farkında. Bir insan isterse her şeyin tamamı, bütünü olabilir. İşte
dergimizin ilk sayısında, o bütünü yansıtan, hikayesiyle, anlatımıyla,
kitaplarıyla, yaşam biçimiyle insanların ilham aldığı, oyuncu, sunucu,
yazar, anne, her şeyden önce hiçbir rüzgarın deviremediği güçlü bir kadın
Açelya Akkoyun var. Açelya Hanım’a bu pozitif enerjisinin sırrını sorduk,
o da sizler için sorularımızı cevapladı.
1-) Şuan “Buluş Kendinle” kitabınızla birçok okurun kalbine dokunuyorsunuz.
Hayat nasıl gidiyor?
– Hayat çok güzel gidiyor. Çoğalarak, büyüyerek, genişleyerek, ama aynı zamanda
paylaşarak yaşıyorum. Bunlar olmadan, tek başına hayatın bir anlamı olmazdı.
Güçlü olmaktan çok kudretli olmayı önemsiyorum.
2) Uzun yıllar sizi televizyonda izledik. Şimdi yazar kimliğinizle, kaleminizden
dökülen satırlarla sizi tanıyoruz. Elinize kalemi ilk ne zaman aldınız?
– Tam olarak bunun zamanını hatırlamıyorum. Yazmak, benim zihnimin ve
gönlümün her an yaptığı bir şey. Kalem kıymetli bir aracı, ama insanların
fikirlerine, kalplerine yazmayı, düşüncelerine yazmayı tercih ediyorum.
3) Düşüncelerinizi kağıda döküyorsunuz ve sonrasında milyonlarca insan sizi
okuyor. Yazmak cesaret işi mi?
– Bence yazabilmek büyük bir şans.
4) “Buluş Kendinle” kitabınız okuyucularınızı nasıl bir yolculuğa çıkarıyor?
– Bizim ufacık bir dokunuşumuzla kendileriyle buluşması ve kendi yolculuklarına
çıkmasını sağlıyoruz. Pınar Cumalı’nın yazma terapisti okuyucuların en çok
kendileriyle buluştuğu alanlardan biri. Ben ilham kaynağı, Pınar da bir buluşma
senaryosuna hizmet eden gönüller olduk.
5) Bir röportajınızda “Hayır dediklerim çizgimi oluşturdu” demişsiniz. Hiç hayır
dediğiniz, ama sonrasında keşke dediğiniz bir an yaşadınız mı?
– Elbette yaşamışımdır, ama hayır kelimesini çok düşünerek kullandığım için çok
azdır. Pişmanlıklarımdan biri Ekmek Teknesi dizisinden ayrılmaktı. En üzülerek
hatırladığım hayır kelimem budur. Bunda da bir hayır olduğunu düşünüyorum.
6) Hayatınızın birçok döneminde kırılma noktaları yaşadınız. Açelya’yı Açelya
yapan, “Kendimi daha çok sevmeye başladım” dediğiniz bir yer var mı?
– Birçok kırılma noktam var, ama en kıymetlisi Alya’yı doğurmamdır.
7) Özellikle son dönemlerde kadın hikayeleri okuyor, televizyonda filmlerde,
kadınların hayat gücünü gösteren hikayeler izliyoruz. Konservatuara gireceğiniz
yıl, 86 kilo olduğunuzdan dolayı seçmelere alınmamışsınız, ama bu sizi
yıldırmamış ve bir ayda 17 kilo vererek yeteneğinizi, azminizi ispat etmişsiniz.
Kanserle bir savaşın içine girip, galip gelmişsiniz. Hayatla çekişmeleri
yolculuklarda hep kazanan bir kadın görüyorum. Yolunuzu şaşırdığınız yerlerde,
cebinizde bir yol haritası, bir motivasyon cümleniz var mı?
– Aslında insan hikayelerini seviyorum. Kadın hikayelerini de seviyorum, çünkü
kadının gücünü, azmini, mücadelesini daha iyi hissedebiliyorum. Karşınızda hep
kazanan bir kadın görüyor olabilirsiniz, ama kaybettiklerim kazandıklarımın en
büyük ispatıdır. Kaybetmek, kazanmak çok kişisel bir şeydir.
8) Mahallenin Muhtarları, Doksanlar, Ekmek Teknesi gibi kült dizilerde yer
aldınız. Uzun zamandır sizi ekranda göremiyoruz. Bu sizin tercihiniz mi? Ekrana
ara mı verdiniz?
– Asla ekrana ara vermedim. Sadece kendimi daha iyi ifade edebileceğim rolleri
önemsiyorum. Oyunculuk para kazanmak meselesi değildir, bir seçimdir. Para
kazanmanın çok başka yolları da var. Ben kendimi daha iyi hissedebildiğim
karakterlere can vermek isterim.
9) Sosyal medyada sizi izliyoruz, kitaplarınızı okuyoruz. “İş gibi hissettirmeyen bir
mesleğe” sahip olmak size nasıl hissettiriyor?
– Bu çok güzel bir duygu… Aslında iş gibi bir meslek, ama maalesef Türkiye’de iş
gibi algılanmıyor. Çok yorucu bir işin içindeyiz, ama alışılagelmiş iş kalıplarının
dışındayız.
10) Evde nasıl bir Açelya Akkoyun vardır? Anne olmayı nasıl tarif edersiniz?
– Kendimi hiçbir zaman ikiye ayırmadım. Evde biraz daha panik bir Açelya’yım.
Anneliğin içinde biraz daha kaygılı olabiliyorsunuz. Tek başına hayatın içindeyken
o kadar çok kaygılanmıyordum. Ben kendimle daha iyi çalıştığım için kendi
hayatımı nasıl kontrol edebileceğimi biliyorum.
11) Kızınız Deniz’le birlikte ergenlik döneminin filizlenmeye başladığı yaşlara
girdiniz. Bu dönemi çok iyi atlattığınızı düşündüğünüz bir formülünüz var mı?
– Ben kendi ergenliğimi unutmuştum. Alya’yla birlikte tekrar bu duyguları
tazeliyorum. Alya benim çok iyi bir öğretmenim. Ondan öğreneceğim her şey için
çok heyecanlıyım. Ben de kendi tecrübelerimi onunla paylaşmaya niyetliyim.
12) Annelik içgüdüleriyle birlikte kızınızı büyütürken, gelecekle ilgili kuşkuya
düştüğünüz zamanlar oluyor mu?
13) Hiç kendi koyduğunuz sınırların dışına çıkıp, özgür ve çılgın yaşamak istiyorum
dediniz mi, yoksa rutin ve planlı bir hayatı mı tercih edersiniz?
– Rutin ve planlı bir hayatı tercih ederim, ama tabi ki esneyip kırılmadan eğlenmeyi
ve dağılmayı da severim.
14) Elinizde bir sihirli değnek olsa ve hayatınızın bir dönemine gitme şansı verilse;
hangi yaşınıza, anınıza gidip, zamanı durdururdunuz?
– Zamanı asla durdurmam, çünkü zaman hep akmalıdır. Ben hayatımın her zamanını
çok sevdim. İçime sindire sindire yaşadım. Şuan bulunduğum yerden çok
memnunum.
Comments are closed