Muhteşem bir kadın, sanki sahne onun için yaratılmış, 7 yıldır “Ölü’n Bizi Ayırana Dek” oyunuyla seyircileri gülmekten kırıp geçiriyor. Bu röportajı da, oyun öncesi kuliste yapıyoruz. Ebru Cündübeyoğlu deyince aklınıza ne geliyor? Oynadığı her karakteri içimize işleyen, komedi deyince güldürmeyi en iyi başaranlardan, ekranların eskimeyen yüzü… Birçok tanım onun için bulabilirim. Sadece oyunculuk da değil, yazarlık, müzisyenlik… Hayatı dolu dolu yaşayan bir kadın o… İşte karşınızda Ebru Cündübeyoğlu

7 yıldır “Ölün Bizi Ayırana Dek” oyunuyla sahnedesiniz. Neredeyse her oyunda sahnesi dolu olan, kahkahaları eksik olmayan, izleyenlerin bir daha geldiği bir oyun. Hayatınızın büyük bir bölümünü oyuna harcıyorsunuz. Oyun ilk yazıldığında bu kadar sevileceğini tahmin etmiş miydiniz?
- Bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim. 7 yıl oldu. 9 kez oyuna gelen seyircimiz var. Bir gelen bir daha gelmek istiyor. Oyunun bu kadar çok sevilmesi bizi de çok mutlu ediyor.
7 yıl çok uzun bir süre, daha önce aynı oyunu bu kadar çok sahnelediğiniz bir oyununuz oldu mu?
- 1999 yılından beri sahnedeyim, ama Ölü’n Bizi Ayırana Dek en uzun oynadığım oyunum oldu.
Siz Ölü’n Bizi Ayırana Dek oyununun başarısını neye bağlıyorsunuz?
- Bence ekip ruhu çok önemli, kuvvetli bir textimiz var, Hakan’la sahnedeki performansımız birbirine denk. Ekibimizin içinde çalışma disiplini, huzur, mutluluk var. Pek çok etken birbirini bulduğunda işler daha geleneksel ve kalıcı oluyor.
Ben de oyuna üçüncü kez gelenlerdenim; Cansu ve Serdar’ın çetrefilli boşanma süreci seyirciye komik anlar yaşatıyor. Hakan Bey ile daha önce bir televizyon projeniz de olmuştu. Şimdi yıllara meydan okuyan bir oyunla yine partnersiniz. Hakan bey nasıl bir partner?
- Biz çok uzun yıllar beraber çalıştık. Bence uzun yıllar birlikte çalıştığınızda, kamera önünde ve sahnede güzel bir işin parçası olduğunuzda partner olabiliyorsunuz. Birkaç kez aynı projede bir araya gelen oyuncular partner olamayabiliyor. Çalışma tarzınız, oyununuz sizin hayatınızın tamamına ortak oluyor. Biz oyunun yarısını sahnede yazdık. Oyunun çok kuvvetli bir iskeleti var, ama biz her seferinde sahnede bir toz bulutu döndürüyoruz. Bunun için de birbirini tanımak ve karşınızdakiyle de uyumlu olmak gerekiyor. Benim için de Hakan’la oynamak büyük bir avantaj.

Oyun kadın erkek ilişkisini ele alıyor, şu ana kadar izlemeyen izleyicilerimiz için; bu oyunla nasıl bir mesaj veriyorsunuz? Oyunun bir mesaj kaygısı var mı?
- Boşanmak üzere olan bir çiftin başına gelen olayları anlatıyor. Bazı criminal durumları var (gülerek). Bizim sahnede seyirciye ilettiğimiz tek şey, gülme garantisi vermek. 50 saniyede bir gülme garantisi verdiğimizi tespit ettik. Bu da bir oyun için çok başarılı bir rakam.
Ölü’n bizi ayırana Dek sizin hayatınıza neler kattı?
- Yazmak konusunda beni daha çok yüreklendirdi. Bir oyun ve bir senaryo daha yazdım. Bir oyuncunun sahne üstünde olması en çok mutlu olduğu yerdir. Oyunculuk bitimsiz bir öğrenim sürecidir. Her gün yeni bir şey deneyimleyebilirsiniz. Ben mesleğine aşık biriyim. Böyle bir alanım olduğu için çok şanslıyım. İnsanları güldürmek beni çok mutlu ediyor, çünkü hepimizin gülmeye çok ihtiyacı var. En büyük dertler, biraz kıkırdamaya başlayınca hafifler.
Texin içinde de kaleminiz, emeğiniz var. Oynarken şu kısım da çok zevk alıyorum dediğiniz bir bölme var mı?
- Ben oyunun iskeleti kurulurken de çok büyük bir emek verdim. Aynı zamanda oyunun yazarlarındanım. Unutamadığım bir an var; yazdığım bir sahne vardı. Tek başıma odamdaydım, o espriyi bulmak için çok çabalamıştım. Sonrasında Harbiye’de, devasa bir kalabalığın içinde oynarken, o sahne geldiğinde, insanlar katıla katıla gülmüştü. O andaki mutluluğumu, meslek hayatım boyunca hiçbir yerde yaşamadım diyebilirim. Sahnede sizin kaleminizden çıkan cümlenin, geri dönüşümünü kahkahalar olarak almanız bu işin en büyülü kısmı. Sahne üstünde olmadığı için her yazara nasip olmaz.

Bir röportajınızda komedi oyunculuğunun dramaya göre çok daha zor olduğunu söylemişsiniz. Zorlayan noktaları neler?
- En zorlandığım şey; hikaye bulamamak. Bence oyuncuyu en zora sokan şey oynayacak rol ve içindeki hikaye… Draması daha güçlü, karakter olarak kendimi daha iyi yansıtabileceğim hikayeler arıyorum; çünkü oyuncuların performansını gösterebilmesi için, güçlü hikayelerde oynaması lazım.
Biraz Solist adından yeni bir projeniz var. Yine sahnedesiniz, ama bu kez şarkı söylüyorsunuz…
- Evet, Ölü’n Bizi Ayırana Dek oyunundaki yapımcımızla birlikte yapıyoruz. Biraz solistlik yapmaya başladım. Güzel bir orkestra kurduk ve sahnede şarkı söylüyorum. 2013 yılında Sevdiğim Şarkılar adında bir albüm çıkartmıştım. Bir meslek olarak hedeflememiştim, ama sevdiğim bir alan. Müzik benim hayatımda hep var olan bir yerdi, bu projeyle bir ilk oldu. Bult Yapım ve Gergedan Yapım’a güvendiğim için bu projeye başladık. Ya replikler ya şarkılarla her türlü sahnedeyim.
Oyuncu olmayı hedefleyen, sahne heyecanını ilk kez paylaşan Ebru’ya bugünden bir mektup yazacak olsanız ilk cümleniz ne olur?
- Hiçbir şey değişmedi. Tiyatro benim için vazgeçilmez, hala sahnede içim titriyor.
